Hamilelikte Uçmak Sakıncalı Mı?

Uçaklardaki ileri teknoloji ve pilot eğitimlerindeki standardın yükselmesi kaza sayısında düşüşe neden olsa da uçuş korkusunu engelleyemiyor. İstatistiklere göre yolcular özellikle kalkış ve sonrasındaki 3 dakika ile inişteki son 8 dakikada korku yaşıyor.

52631783cf8f36475f000389

Uçakla seyahat etmeyi çok seviyoruz. Son yıllarda artan yolcu sayısı bunun en güzel göstergesi. Neden sevmeyelim ki? Hem istediğimiz yere, ‘en hızlı ve en havalı’ şekilde gidiyor, hem de uçan restoranlarda en güzel şekilde ağırlanıyoruz. Ancak ileri teknoloji ürünü uçaklar, bazıları için hâlâ büyük bir ‘korku kaynağı’. Bu düşünceyi taşıyanlar, genelde ayaklarının yerden kesilmesinden veya kapalı alanda bulunmaktan korktukları için uçaklara binmek istemez. Ürettikleri felaket senaryolarına da herkesin inanmasını bekler. Bu yüzden kronik hale dönüşen uçuş korkusu, uçakları, ve uçuş ekibini hedef tahtasına koymaktadır. Uçakları temiz bulmadığı için binmeyenler, pilotların yorgun olmasından dolayı kaza riskinin çok yüksek olduğunu iddia etmekte de sakınca görmez.

ABD’de yayın yapan ‘Huffington Post’ adlı web sitesi bu konuda ilginç araştırma gerçekleştirmiş. Neden uçakları sevmedikleri sorulan yolcular, özellikle, uçuşlardaki 11 dakikaya dikkat çekiyor. İstatistiklere göre, uçuşlardaki en tehlikeli anlar, kalkış ve sonrasındaki 3 dakika ile inişteki son 8 dakika. Bu sürelerde yolculardaki korku daha da artıyor. Bir başka konu ise hava hareketleri yani küresel ısınma nedeniyle türbülans olaylarındaki artış. Türbülans olayları, uçuş korkusunu artıran en büyük nedenlerden biri. Bu yüzden çok şiddetli sarsıntıların yaşandığı türbülans olayları dikkate alınarak yaralanmalara karşı kemerlerinizin mutlaka bağlı olması isteniyor.

Uçaklar temiz değil!

Yolcuların bir bölümü ise özellikle düşük maliyetli havayollarının uçakların temizliğine daha az önem verdiğinden şikayet ediyor. Bu yüzden uçakların temiz olmamasının birçok hastalığa davetiye çıkardığına dikkat çekiliyor. Daha çok koltuk ceplerinin, koltukların ve ikram tepsilerinin kirli olmasından şikayet eden yolcular, ağır yaptırımlar uygulanmasını istiyor. Yolcuların en çok şikayet ettiği diğer bir konu ise ‘pilotların yorgun olduğu’ şeklindeki iddialar. Pilotların daha fazla uçuş yapmaları nedeniyle kokpitte uyuyakaldıkları yönünde çıkan haberleri gerekçe gösteren yolcular, bu nedenle kokpit ekibinin mutsuz olduğunu ve bunun da kazalara davetiye çıkarabileceğini dile getiriyor.

Uçuş korkusunu yenmek mümkün mü?

Uçaklardaki ileri teknoloji, pilot eğitimlerindeki standardın yükselmesi ve havalimanlarındaki altyapıların iyileştirilmesi son yıllardaki kaza sayısında düşüşe neden oldu. Ancak kazaların azalmasının uçuş korkusu konusunda ne kadar olumlu etki oluşturduğu hâlâ çok tartışılır. Çünkü uçuş korkusu yaşayanlar, kendilerini haklı çıkaracak bahaneler bulma konusunda oldukça inatçı bir tavır sergiler. Bu alanda hizmet sunan birimlerin geliştirdiği yeni ve etkileyici metotlar, ne yazık ki her zaman istenen başarıyı da sağlamaz.

Aile hekimi Dr. Eren Erenoğlu, uçakta sinir krizi geçirip ‘kontrolünü kaybetme’ endişesini, uçuş korkusunu artıran en büyük nedenler arasında gösteriyor. Kapalı alan, yükseklik, uçağın kaçırılması ve terör saldırısı, türbülans, gece veya deniz üzerinde uçmanın yanı sıra kazada sakat kalma ya da hayatını kaybetme düşüncesi de uçuş korkusunu artıran nedenler arasında gösteriliyor. Ancak Erenoğlu, uçaklar ve uçuş hakkında eksik ve yanlış bilgilerin de uçuş korkusuna neden olan sebepler arasında sayıldığına dikkat çekiyor. Bir uçuşta, pozitif düşünmek, aşırı çalışan hayal gücünüzün sesini kısmak, rahatlama egzersizleri yapmak ve en önemlisi de yüksek teknolojili, sağlam ve güvenilir uçakların çok iyi pilotlar tarafından yönetildiğini aklınızdan çıkarmamak uçuş korkunuzun ciddi oranda azalmasına yardımcı olacaktır.

Uçak yolculuğu, hamilelikle birlikte kanama, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, çoğul gebelik veya erken doğum gibi risk faktörlerinin olmadığı durumlarda, 36. gebelik haftasına kadar derece güvenli kabul edilmektedir. Havayolu şirketlerine göre değişse de, tek bebeğe hamile yolcular, 28. haftanın başından 35. haftanın sonuna kadar doktorlarından aldıkları raporla seyahat edebilir. 36. hafta ve sonrasında ise rapor olsa dahi hamile yolcuların seyahatine izin verilmez. İki veya daha fazla bebeğe hamile yolcular ise 28. haftanın başından 31. haftanın sonuna kadar kendi doktorlarından aldıkları raporla seyahat edebilir. Otuz iki hafta ve sonrasında ise seyahate müsaade edilmez. Bunun nedeni, anne ya da bebek açısından ortaya çıkabilecek riskler değil, olası bir doğum durumunda havadayken risk alınmak istenmemesinden kaynaklanmaktadır. Yolcuların, aldıkları raporu ise check-in işlemi sırasında ve uçağın biniş kapısındaki görevlilere gösterme zorunluluğu bulunmaktadır.

Hamile yolcular uçuş sırasında sağlık sorunu yaşamamak için bazı tedbirler almalıdır. Herhangi bir yerde uzun süre oturmak, kan dolaşımını etkiler ve ayak ile bileklerinde şişmelere neden olabilir. Bu nedenle uçuş sırasında 1,5-2 saatte bir koridorda yürüyüş yaparak kan dolaşımının canlandırılması gerekmektedir. Dehidrasyon, yani vücudun susuz kalması gebelik için de oldukça zararlı bir durumdur. Bu yüzden seyahat sırasında bol miktarda sıvı alınmasına özen gösterilmelidir.

10 kişiden biri uçağa binemiyor

Uçuş korkusu yaşayanlar için havayolu seçeneğini akla getirmek huzursuzluk hissetmeleri için yeterli bir nedendir. İstatistiklere göre, bugün yaklaşık her dört kişiden biri uçarken korkuyor, 10 kişiden biri ise hiçbir şekilde uçağa binemiyor. Uçak kabininde yaşanan asıl korkunun ise uçmaktan ve düşmekten çok sinir krizi geçirip daha sonrasında utanma düşüncesinden kaynaklandığı ifade ediliyor.